top of page
Ara
eceaydogan4

ÖZ TİKSİNME

Öz tiksinme alanyazına yeni yeni girmiş bir kavramdır. Bu nedenle kavrama yönelik bilimsel araştırma sayısı ve kuramsal açıklamalar son derece kısıtlıdır. İlk olarak 2008’de Power ve Dalgleish öz tiksinmeyi utanç duygusu ile paralel olarak açıklamıştır. Onlara göre utanç duygusu kişinin kendi benliğine yönelmiş utanç duygusudur.

Bu kavramın operasyonel olarak tarif edilmesi ve ölçüm aracının oluşturulması yine 2008 yılına denk gelmektedir. Overton ve arkadaşları (2008) tarafından geliştirilen öz tiksinme ölçeğinde öz tiksinmeye dair iki boyut ele alınmıştır.

Bunlar:  Tiksindirici Benlik  Tiksindirici Davranışlardır. Öz tiksinme sadece kişinin kendisine yönelttiği basit bir iğrenmeden ibaret değildir. Öz tiksinmenin hem duygusal hem de bilişsel temelleri söz konusudur. Erken dönemde oluşan şemalar kişinin kendine yönelik tiksintisinin oluşmasındaki temel unsurdur. Çocukluk çağı yaşantılarından şekillenmeye başlayan şemalarla kişi kendine dair bir algı oluşturur. Öz tiksinme bu şemalarda kendine dair olumsuz ve iğrendirici bilişlerin yer almasıyla oluşmaktadır. Zaman içinde diğer insanların bakışı ve yorumlarıyla oluşan tiksinme kişi tarafından içselleştirilir ve kronik bir öz tiksinmeye dönüşür (Powell, Overton ve Simpson, 2015). Öz tiksinme ve şemalar ilişkisine dair yapılan açıklamalar kendine yönelmiş tiksinmenin temelinde çocukluk çağı yaşantılarının olduğunu öne sürmektedir.

Depresyon ve obezite tanısı almış vakalarla yapılan nitel araştırmalar öz tiksinmenin temelinde sosyal ilişkilerin yer aldığına dair bulgular öne sürmektedir. Yakın çevresi tarafından tiksinilen kişilerin bu eleştirileri içselleştirdiği ve zamanla kendilerinden tiksindikleri düşünülmektedir (Griffiths ve Page, 2008; Powell, Overton ve Simpson, 2014). 8 Her birey kendi fiziksel ve bilişsel özelliklerini içinde yaşadığı toplum bağlamında değerlendirmektedir. Sahip olunan özelliklerin toplumsal normlarla tutarlı olup olmaması kişinin kendini değerlendirmesinde önemli bir kriterdir.

Bu tutarlılık kişinin sosyal yaşama adapte olabilmesinde ve kendi benliği ile uyum içinde yaşayabilmesine destek olmaktadır. Aynı zamanda kişinin kendine dair algılayışı kişiler arası ilişkilerinde de önemli bir değişken olarak görülmektedir. Kendi benliği ile uyum içinde olan bireyin kişiler arası ilişkilerini yönetmede ve kendini değerli hissetmede avantaj sağladığı bilinmektedir. Diğer insanların zihninde nasıl bir imaja sahip olunduğuna dair yapılan değerlendirmeler kişinin kendini algılayışında önemli bir yere sahiptir. Diğer insanların zihinlerinde nasıl bir imaja sahip olunduğuna yönelik algı bazen gerçekçi bazen çarpıtılmış olabilmektedir. Kişinin kendine dair çarpık algılayışı öz tiksinmenin temellerinden biridir (Gilbert, 2007). Kişinin kendine dair tiksinmesinin her durumda problem teşkil etmediği bilinmektedir.

Duruma özgü tiksinti kişinin hijyenini sağlamasına ve sağlığını korumasına yardımcı olurken kronik anlamdaki tiksinme uzun vadede kişinin öz saygısını olumsuz etkilemektedir. Tiksinme ne kadar kişinin bedenine ve benliğine yönelmişse olumsuz etkilere neden olma olasılığı da o denli yüksektir (Powell vd., 2015).

Psikiyatrik tanı almış ve almamış kişilerle yürütülen bir araştırmada psikiyatrik tanı almış kişilerin öz tiksinmelerinin diğerlerine kıyasla daha yüksek olduğunu göstermektedir (Ille vd., 2014). Öz tiksinmeye dair yapılan bir metaanaliz çalışması öz tiksinmenin özellikle beden dismorfik bozuklukları, duygu durum bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu ile yakından ilişkili olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda öz tiksinme ile kişinin kendine zarar verme davranışları arasında da pozitif yönlü ilişki olduğu öne sürülmektedir (Clarke, Simpson ve Varese, 2018). Toplumsal yaşamda dezavantajlı konumda olduğunu hisseden kişilerin öz tiksinme yaşamalarının daha olası olduğu düşünülmektedir. Örneğin başka toplumlar tarafından sömürülen topluma mensup olmak, engelli olmak, taciz veya tecavüze uğramış olmak gibi durumlar kişinin kendinden tiksinmesine neden olabilmektedir. Özellikle cinsel istismara uğramış kişilerin kendi beden bölgelerinden iğrendikleri gözlenmektedir (Jung ve Steil, 2012). 9 Öz tiksinmenin meydana gelmesinde ebeveyn çocuk ilişkisinin önemli bir yere sahip olduğu düşünülmektedir. Erken dönemde ebeveynin tiksinti temelli eleştirilerine maruz kalmış çocukların benliklerinden tiksinmeleri olasıdır. Ebeveynin tiksinti temelli yaklaşımları zamanla çocuğun şemalarını oluşturarak içselleşmiş bir tiksintiyi meydana getirebilmektedir. Benlik gelişimin kritik evrelerinde değersiz ve tiksinti uyandırıcı olduğunu hisseden kişinin bu duyguları içselleştirmesi son derece olağandır (Power ve Dalgleish, 2008). Öz tiksinmeye dair yapılan araştırmalarda işlevsiz bilişler ön plana çıkmaktadır. Kişinin kendine dair sert ve ağır eleştirileri ve ruminatif düşünceler öz tiksinmenin tetikleyicileri arasında görülmektedir (Overton vd., 2008). Kişinin kendine dair olumsuz eleştirileri öz tiksinmeyi, öz tiksinme ise olumsuz eleştirileri tetikleyerek işlevsiz bir düşünce biçiminin döngüsü oluşmuş olur. Bu düşünme biçiminin belli bir noktada kırılmaması zaman içinde daha fazla yerleşmesine neden olabilmektedir (Chu vd., 2013). Öz tiksinmenin ilişkili olduğu psikolojik faktörler utanç, öz eleştiri ve zihinsel kirlenme olarak değerlendirilmektedir (Roberts ve Goldenberg, 2007). Kişinin kendi benliğine yönelik değerlendirmesinde utanç duygusu hissetmesi kendinden nefret etme ile yakından ilişkilidir. Kişi kendi ile ilgili değerlendirmelerinde diğer insanların düşüncelerini referans alarak yoğun utanç duyguları hissederse bu durum nefreti ve tiksinmeyi de beraberinde getirebilmektedir. Karmaşık bir yapıya sahip olan utanç duygusunun kendinden tiksinme ile yakından ilişkili olduğu konuyla çalışan uzmanlar tarafından ileri sürülmektedir (Kim, Thibodeau ve Jorgensen, 2011). Bazı araştırmacılar ise tiksinme utanç duygularının benzer gelişimsel özelliklerle ortaya çıktığını tiksinmenin utancın farklı versiyonlarından biri olduğunu öne sürmektedir. Öz tiksinme utanç ile kıyaslandığında daha güçlü ve yıkıcı bir duygu olarak değerlendirilmektedir (Overton vd., 2008).




10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page