top of page
Ara

Depresyon

  • eceaydogan4
  • 30 Ağu 2022
  • 2 dakikada okunur

Klinik nitelikte bir depresyonun neye benzediği konusunda şüphe yoktur; birçoğumuz böyle acı dolu bir süreçten geçme talihsizliği yaşamışızdır. Sürekli üzüntü, enerjisizlik ,anhedoni (günlük hayattan tat , haz alamama) ve vejetatif bozukluklar (yeme, uyku , ve kendilik_düzenlemesi (self-regulation) alanlarında sorunlar) hemen tespit edilen belirtilerdendir.

Depresif (melankolik) durumları normal yas tutma ile karşılaştırılan ve ikisinin farklarını belirten ilk yazar Freud (1917) bu iki durum arasındaki temel farkın , olağan üzüntü tepkilerinde , dış dünyanın bazı önemli yönlerden eksilmiş olarak (örn değerli bir insan ölmüştür) yaşanması, ancak depresif durumlarda, yitirilmiş veya hasar görmüş olarak hissedilen şeyin kendiliğin bir parçası olması olduğunu gözlemlemiştir. O halde, bazı açılardan , depresyon yas tutmanın karşıt durumudur; üzüntüsünü yaşayan kişiler , kaybın ardından gelen dönemde oldukça üzgün olsalar da genellikle depresyona girmezler.

Aniden ortaya çıkan klinik nitelikte bir depresyonda son derece dikkat çekici olan bilişsel,duygulanımsal,imgelemsel ve duyumsal süreçler (özellikle, güçlü distimik eğilimler göstermeyen bir kişinin yaşadığı depresyonda), depresif kişilikleri olanlarımızın psişesinde kronik, örgütleyici kendini devam ettiren bir şekilde işler.

Depresif Kendilik dediğimiz zaman, depresif psikoloji gösteren kişiler en temelde kötü olduklarına inanırlar. Bu kişiler; tamahkarlıklarının, bencilliklerinin , rekabetçiliklerinin , kendini beğenmişliklerinin, kibirlerinin, öfkelerinin, hasetlerinin ve şehvet duygularının kötü olduğunu düşünüp bundan üzüntü duyarlar. İnsani deneyimin tüm bu normal yönlerini sapkın ve tehlikeli olarak görürler. Kendiliklerinin en temelinde tahripkar olduklarından endişe ederler. Depresif kişiler , yası tutulmamış kayıp deneyimlerinden , nesneyi uzaklaştıran nedenin kendilerinden kaynaklanan bir şey olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Reddedilmiş hissetmeleri, reddedilmeyi hak etmiş oldukları, kendi hatalarının buna yol açtığı ve başka bir insan onları yakından tanırsa tekrar reddedilmelerinin kaçınılmaz olduğu şeklinde bilinçdışı bir inanca dönüştürülmüştür. '' iyi'' biri olmak için çok büyük bir gayret sarf ederler; ancak öte yandan , kötüşükleri olan biri olarak görülmekten ve değersiz biri olarak dışlanmaktan korkarlar. Deneyimlenen en yoğun duygu suçluluktur.



 
 
 

Comments


bottom of page